İnsanoğlu bastığı toprağı yarıp içine karnını doyuracak bişeyler koyduktan sonra duşünmeye, karnını doyurup fazlasını pazara goturdugundede düşündüklerini paylaşmaya başlamış. Üretimin paylaşılması o gunden bu güne bi hayli büyüsede, ana hatları hiç değişmemiş, madde üretimi düşünce üretimini beslemiş, düşüncelerin paylaşıldığı oranda gelişme kaydedilmiştir.
Bu paralelde fikir ayrılıkları belirmiş, yol üzerinde sapmalar, paralellikler farkedilmiş, bu sefer o farklılıklar üzerine konuşulmaya tartışılmaya başlanmış bazı fikirler dinlenmeye deger görülürken bazıları okyanusun maviliğinde bir su damlası kadar önemsenmiştir. Öne çıkan unsurlar, fark yaratan duruşlar şahısların anlayışını yansıtan veriler oldukları için bireysel, yaşantılarının ürünleri olduğu için toplumsal olarak değerlendirilmiş tartışma konusu olmuş kimi zaman savaşlara sebebiyet vermiş, kimi zaman gazete sütunlarda cekilen kılıçlara kın olmuşlar. Bireysel üretimlerin yorumlanmasındaki kalite ve özgünlük değeri ürüne ‘sanat’ isminde yeni bir ölçü eklemiş, sanatçılar olarak adledilern bir kesim insan kendilerince önemli buldukları noktalarda durabildikleri oranda yaşamış başarılı olmuşlardır.
Şüphesiz işler buğday öğütmekten öteye varmış, ürünün raf ömrü yüzyılları aşmış. Üreticilerin kervan boyundan, yahut çinden kalkan gemilerin ispanyaya varana der kaç parti ürün üreteceğinden ziyade düşünmeleri gereken sorunlar, kalıcılık kaygıları ortaya çıkmış. Malumumuz, sanat eserleri geleneğinde bireye yahut belirli bir zumreye hitaben yapılsa dahi, sanatçıların arasında bu gune kalanlar işlerinin çok daha fazla yaşamasını amaç edinmiş, ve bir çok sorunu kendilerine dert edinmiş adamlardır. Özetle bir krala hoş görünmekten feragat edip resmin dengelerini korumayı önemli görmüşlerdir. Kendi denge anlayışlarını evrensel düzeye çıkardıkları oranda kalıcılığı yakalamış, yarın seyredilebilir olacaklardır. Şüphsiz bu unsurlardan en önemlisi kompozisyondur. Eser, hiç bir ilaveyi kabul etmeyecek kadar dolu hiç bir parçası çıkarılmayacak karadar mükemmel orana eriştiğinde yani havaya atılan bir topun düşmeye başlamadan önceki o mili saniyelik anına, o havada asılı kaldığı ana en fazla yaklaşabildiğinde eser bir sanat eseri olmanın ötesinde birşeyleri yakalamış demektir . Peki bu noktada, o an’ı kim hangi kurallarla tasvir eder? İrtifa. Piknik alanında 3 çocuk toplanıp havaya attıkları topu konuşuyorlarken tek bildikleri en yuksek sevyeye fırlattıklarıdır, ardından içlerinden birisininn abisi gelir ve degerler kıyaslanabilr sayıya ulaşmıştır. Lakin top o kadar yukselmiştirki gozden kaybolmustur. Aşşağıdan bakıldığında tek gerçek ‘yüksek’ olduğudur. Eger abi yerine baba gelseydi belki o cok daha yuksege atacaktı, fakat mühim değildir. Nitekim çocukların kafasındaki degerlendirme değişmeyecektir ‘yüksek’. O srada yerden metrelerce yukarda oldugu bulutlar sebebiyle görülmeyen uçağın pilotu kati rakamlarla irtifasını kuleye bildirirken, altındaki toptan haberi bile yoktur. Zaten heberi olmasıda beklenemez, burda söz konusu olan elma ile armuttur biribirlerinden bi haber olan bu iki unsur aralarındaki irtifa farkı bir sanat eserindeki kompozisyonun önemi kadardır. Ni tekim gunlerden pazrtesi oldugunda, 11 katlı apartmanın balkonunda bekliyecek olan top, genel bakımı yapılmak uzre, yere inmiş hatta yerinde altındaki hangarına kapatılmış ucaktan cok daha yukarda dinleniyor olucaktır. Değişen tek bir şey vardır o’da gün yani ortam. Bu gun bir çoğumuzun imkan bulamadığı, imkan bulanlarımızında ya gidip görüp algılayamadıkları yahut gör-güsüzlüğünden dolayı sıradan ve üstünde konuşulmaya değer bulmadığı avrupa müzelerinde sergilenen eserlerin vatikan kasalarından kalır tek yanları haklarındaki hikayelerin biliniyor oluşudur..
Kompozisyon göreceli bir kavramdır. Ne altın orana uyan her resim baş yapıt, ne de mısır piramitleri çocuk oyuncağıdır. Günümüz itibariyle her şeyi formülize etme eylimimiz, insan oğlunu yavaş yavaş doğrulan bir varlık olarak kabul etmemize zemin sağladığı gibi, medeniyetlerin inişli çıkışlı yaşayışlarınıda farkedemeyişimize zemin hazılrar. Ne girift bir yazı sade olanldan daha sanatlı, ne de gotik bir kilise, bu gun kenarda köşede kalmış minaresi yan duvarına dayalı küçük bir osmalı mescidinden daha doğru bir kompozisyona sahiptir.