Pazar, Kasım 01, 2009

çocuk hikayesi 03 (turuncu seri)

dişçi korkusu

doktor Erol bey başarılı bir diş hekimiydi. şehrin merkezinde büyük bir muayenehanesi vardı. Erol beyin hastaları bu muayenehaneye gelmek için can atan çocuklardı. her gün o kadar çok çocuk gelirdi ki, artık muayenehaneye giden yol üzerinde sürücülere dikkatli olmaları için işaretler yerleştirilmişti. Doktor Erol bey kapı her çaldığında biraz daha mutlu olur biraz daha gülümserdi. her gelen çocuk oyun odalarından birine geçer ve sabırsızlıkla sıranın kendisine gelmesini beklerdi. Sıra kendisine gelen çocukları hemşire ablalar çağırır, birlikte büyük odaya giderlerdi. Erol bey çocuklara dürüst davranarak, onlarla birer büyük insan gibi konuşurdu. kendilerinden biri gibi gördükleri bu komik adamdan korkmayan çocuklar rahatlıkla tedavi olurlardı. Erol bey iki kapılı bir daire tutmuştu kendisine. bir kapıdan müşterileri kabul ederken diğerinden uğurluyordu. böylece hiçbir çocuk muayene öncesinde tedirgin olmuyor, sakin sakin oyun oynayabiliyordu.
O gün Erol bey bütün hastalarıyla ilgilendikten sonra evine gitmek için hazırlanmaya başladı. Çantasını topladı aletlerini düzeltti tam dışarı çıkmak için kapıya yöneliyordu ki birden zil çaldı. Normal şartlarda bu saatte kimseye bakmazdı. zaten o saatte hiç bir çocuk evinden uzakta da olmazdı. bütün muayenehanenin ışıkları kapalı, cıvıl cıvıl misafirleri evlerindeydi. Kapı zili bir kez daha çaldı. Muayenehane duvarlardaki şirin resimler ve rengarenk oyuncaklar sayesinde kokutucu sayılmazdı belki ama yine de pek eğlenceli görünmüyordu. Üstelik bütün hemşireler evlerine gitmişlerdi. Erol bey bir süre düşündükten sonra kapıyı açtı. küçük bir çocuk dişini tutuyor anne ve babası da telaşlı yanında duruyorlardı. Hemen içeri davet etti onları. küçük çocuk ağlamaklı bir sesle 'anne eve gidelim noolur' diye sarıldı. babası oğlunun başını okşadı.
'Doktor bey' dedi,
'Ali dişlerini fırçalamıyor, hep çikolata şeker yiyor'
Erol bey 'bende çikolatayı çok severim' diye cevap verdi. Ağlamaklı Ali biraz duraksadı, bu garip adamın söylediklerini dinlemeye başladı.
'bizim sözümüzü hiç dinlemedi şimdide dişi ağrıyor.' diyerek söze karıştı annesi '..sizi bu saatte rahatsız etmek istemezdik ama bir türlü uyumadı yarına kadar da bekleyemedik.'
Erol bey boynunda doktorların kullandığı göğüs dinleme aletiyle dolaşırdı. gün boyunca onu hiç kullanmazdı ama diğer meslektaşlarından daha çok işe yaradığı bir gerçekti. cebinden bir çikolata çıkartıp Ali'nin eline verdi. ve dinleme cihazını kulağına koyup Alinin yanaklarını dinlemeye başladı. Anne ve babası şaşkınlık içinde birbirlerine baktılar, ali gülüyordu, bu komik adam alinin boynunu ve yanaklarını dinlerken parmaklarıyla gıdıklıyordu. Sonra aliden ağzını açmasını istedi ve ali hiç tereddüt etmeden ağzını açtı ve aaa diye bağırmaya başladı. bir yandan da gülüyordu. Doktor Erol bey alinin boğazına bakmıyordu tabi ki. Ama ağzını açtırmayı ve onun güvenini kazanmayı başarmıştı.. ali bu yeni adama güveniyor, ondan korkmuyordu, o gece yatmadan önce dişlerini fırçalaması gerektiğini söylediğinde gülümseyerek başını salladı. Erol bey Alinin anne ve babasınıa onu ertesi gün getirmelerinin daha uygun olacağını, şimdi yapılacak acil birşeyin olmadığını açıkladı. Ertesi gün geri gelmek üzere, hep birlikte muayenehaneden ayrıldılar.

(dip not: sorunlu baslık niyetine sonluk cumle; şekere benzeyen ilaclar.)