Cumartesi, Haziran 09, 2012

46

Salı, Şubat 28, 2012

45

45

Cumartesi, Şubat 26, 2011

Baglılık bagımlılık ozgurluk

Sarı sacları kapsonlu paltosuna sıgmayan, ruzgarın minik nefesleri ensesinde dolasrken usuyen bir cocuk varmıs. Annesi egilip onunu kapatmıs, atkısını sarmıs. Cocuk artık eskisi kadar usumuyormus. Ozgurlukte boyle bisey, hava sogumadan farketmedigin, kaybetiginde hissettigin sıcaklık hissi gibi. Her zaman iyi birsey gbi sunuluyo onumuze ozgurluk. o kadar iyi sunuluyo ki ozgur olma hakkı diyer butun insni vasıfların otesinde, gereksinim duyulması sart olan bir olguymuscasına kıvrılıyo satırlar sutun sutun butun mecmualarda ve kitaplarda. Ozgurlugun yegane insan besini olusundan, ozgur insnın basska derdi olmayısına; ozgurluk icin savasan insnların omuzlarıda tasınan kahramnlara donusmesinden, kalemine ozgurluk dusen mapus sairlerinin, yazarlarının putlastırlmasına kadr her sey mubah sanki basına ozgurluk kesesi dikildiginde. Toplum bu olguyu bu kadar net, keskin hatlarla karsısnda gorunce bireysel hayatılarına da uyarlamaya calıyor. Lakin pekde basarılı olunamıyor. Ozgurluk, ilk adımlarını atan sarı saclı cocugun kalemini kıpırdatana kadar umursamadıgı, kalemini kıpırdatmaya basladıgında da ‘..baskasının ozgurlugununun basladıgı yerde..’ kalıbıyla ozumsegigi hap olsa dahi, ozgurluk kavramının insan temel besini haline getirilmesi sebebiyle vazgecilmes aslı kuralı, sınırları dagıtılır, duvarları yıkılır.

Bireysel hayatında ozgur olmayı, birine tutkuyla baglanmaya kıyaslamak pek de akıl karı degildir suphesiz, lakin es sozcukler benzer anlamda, standanrt objektiviteden bakılınca ortaya cıkan sonuc bundan ibaret. Duz mantık. Genede bir supheye dusuyr insan, diyorki yahu bn kendi kendine yeten, dısa ihtiyac duymayan bir sistemim, bosu bosuna kendimi ne diye bir insna baglıyım, ote yandan da kalbi konusyor, bn burda sıkılyıorum, gogsumde bi yumru var asagı yukarı oynuyo ne yapsam ne yapsamda bu sıkıcı yerden cıksam gitsem onun yanına girsem, manyetik bisey var galiba armızda diyor, sanırm ona baglıyım beni cekiyor..

Baglanmak ne hos, ne harika, ne sra dısı kırmızı kurdelayla paketlenmis insan hediyesidir. Cezbeder durusu vardır, keskin hatları goz doldurur, biraz urkutsede sarhoslugun cesareti vardır. Baglanmıs olmanın beden oksayan taraflarını farkedersin ilk basta, bir surukleyen oldugu icn yon secme derdi telası kalkmıstır ortadan, nereye gidecegine karar veren seni ceken seydir. Ustune ustluk bu cekilme suruklenme olayı, kisinin kendi kendine inandırdıgı kalın harflerle ‘dogru’ bir durumdur. Baglanan insan, insn olmasının pesisıra gelen sorumluluklardan kurtulmus gbi hissedip iki katını alır, onemsemez, gene yaradılısından gelen ihtiyac duygusunu tatmin ettigini dusunur ancak iki kat ozler onemsemez, baglanmak birey icin uyusmadır, guzeldir, icinde olmak, paltosu olmak demektir usumemeyi saglar, usumeyi unutturur.

Bacakları titreyen ton balıgına penguen yaklasır ve derki “senin bacakların titriyo ey ton balıgı”, ton balıgının cevabı nettir, “benim bacagım yok ki”. İcinde oldugu durumun farkında degildir cogu zaman insan, hep dısarıdan bakan gozler saskınlıkla izler olup biteni, kendi ic durumlarındaki benzer noksanlıkları farketmeden.

Çarşamba, Ocak 26, 2011

42

Pazartesi, Aralık 20, 2010

13

41

Çarşamba, Aralık 15, 2010

22231

Çarşamba, Ekim 20, 2010

rezalet bi tavanı olsada Süreyya Salonunda arpistler ağarlayabiliyoruz, damlayan tavanın altına kova koysakta Bizanstan kalma su sarnıçlarında defileler düzenliyoruz.

Rusya ilimde, fende ne ise; bizde kültürde oyuz